19 Nisan 2013 Cuma

Hiçbir Dînî Kutlama Milâdî Takvime Göre Yapılmaz

Kutlu Doğum Haftası

Hiçbir dînî kutlama milâdî takvime göre yapılmaz.
O zaman biri de kalkar, ramazanı serin ve kısa günleri olan kışın bir ayına sabitlemek ister, nitekim istemiş bakın 26 nisan perşembe gününün yazısında Can Ataklı “Ramazan sabitlenemez, Kutlu Doğum Haftası sabitlenir” başlığıyla neler yazmış:
“İlk defa yazmıyorum, birkaç yıldır yazıp dikkat çekmeye çalışıyorum, ama malum koro hep tepki gösteriyor. Kutlu Doğum Haftası’nı kutluyoruz. Anlamı şu; diyanet 1989’da Peygamberimiz Hazreti Muhammed’in doğum gününü mîlâdi takvime göre sabitledi ve bu kutlu günün bulunduğu haftayı Kutlu Doğum Haftası olarak ilan etti. Hazreti Muhammed’in doğum günü mîlâdi takvime uyarlanınca nisanın üçüncü haftasına denk geliyor.
 
Cumhuriyet ilan edildikten sonra takvimde de değişiklik yapılmıştı ama dini günler bakımından kameri takvime uyuldu. Ramazan ya da Şeker Bayramı, Kurban Bayramı, bütün kandillerde olduğu gibi.
 
Birkaç kez asla dînî açıdan değil ama dinin de emri olan “Zamana göre yaşamı kolaylaştırma” ilkesinden hareketle Ramazan’ın mîlâdi takvime göre sabitlenebileceğini iyi niyetle yazmıştım. Kıyamet kopmuştu. Dini günlerde hicri takvim kullanılmasının esas olduğu, İslam’ı sulandırmaya kimsenin kalkamayacağı, dini bilmeyenlerin ahkâm kesmemesi gerektiğini söylemişlerdi.
 
Ama nedense Kutlu Doğum Haftası’nın miladi takvime uyarlanmasına kimse karşı çıkmıyor.Sâhi neden?”

İşte görüyor musunuz ileride bu iş başımızı ağrıtır, ayrıca bu nisan durmaz ki yarın receb, şaban, ramazan gibi aylara da denk gelecek, bu sefer millet Peygamberimiz recepte yâhut ramazanda doğmuş sanacak, bir de o hafta miraç, beraat ve kadir geceleri gibi kandile rastlarsa ki birkaç yıl sonra bunlar olacak, o zaman millet Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in kadir gecesi felan doğduğunu sanacak.

Bir de birkaç yıl sonra mevlid kandili nisanın başına denk gelince seyreyle gümbürtüyü! Yâ hu din işlerinde yenilik çıkarmaya ne gerek var?! Osmanlı ecdadımızın 650 yıllık isabetli uygulamalarına uymak neyimize yetmiyor?! Benden söylemesi, yetkililere bu hususu ulaştırırsanız Rasûlüllâh(Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)de sizden razı olur inşâallâh.


Tamamı

7 Nisan 2013 Pazar

Kader


Bu hadîs-i şerîfte geçen “Kadere inanma” maddesi, İsla­m­oğ­lunun Buhârî’den naklettiği 4404 numaralı hadîs-i şerîfte mevcut değilse de, Müslim’in 9 ve 11 numaralı hadis-i şerifle­rinde bulunmaktadır.
Zâten kader konusu Kur'ân-ı Kerîm’de sa­râhaten beyân edilmekteyken, bunun bir hadis­de geçip diğerinde geçmemesi neyi değiştirir? Nitekim Allâh-u Te‘âlâ:
﴿ وَكَانَ أَمْرُ اللّٰهِ قَدَرًا مَقْدُورًا ﴾
“Allâh’ın emri muhakkak yerini bulan bir kader olmuştur” (Ahzâb Sûresi:38) buyurmak­tadır. Diğer bir âyet-i kerîmede de:
﴿ إِنَّا كُلَّ شَيْءٍ خَلَقْنَاهُ بِقَدَرٍ ﴾
“Şüphesiz ki, biz her şeyi bir ka­derle yarattık.” (Kamer Sûresi:49) buyrulmuş­tur.
İbn-i Kesîr Tefsîrinde zikredildiğine göre bu âyet-i kerîme­nin sebebi nüzûlü olarak Ahmed ibn-i Han­bel (Radıyallâhu Anh):
“Müşrikler kader konusunda Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) ile çekişmek için gel­dik­le­rinde bu âyet-i kerîme nâzil oldu.” demiştir. (Ahmed ibni Hanbel, el-Müsned:2/444)
Müs­lim, Tirmizî ve İbni Mâce de bu şekilde nak­let­mişlerdir. Bezzâr’dan nakle göre:
“Bu âyet-i kerîmeler kaderi inkâr edenler hakkında inmiştir.” (Müslim, Kader:4, no:2656, 4/2046; Bezzâr, no:1513, 2/110; İbni Kesîr, et-Tefsîr:13/305)
İbni Ebî Hâtim’in Zürâre (Radıyallâhu Anh)­dan rivâyetine göre Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem):
«نَزَلَتْ فِي أُنَاسٍ مِنْ أُمَّتِي يَكُونُونَ فِي آخِرِ الزَّمَانِ، يُكَذِّبُونَ بِقَدَرِ اللَّهِ.»
buyurmuş­tur.
“Bu âyetler, üm­me­timin son döneminde zuhûr edip, Allâh’ın kaderini inkâr edecek olan birtakım insanlar hak­kın­da indi.” (İbni E­bî Hâtim, no:18714, 10/3321; Taberânî, el-Mu‘cemu’l-Ke­bîr, no:5316, 5/276; İbni Kesîr, et-Tefsîr:13/305)


Buhârî kader hakkında müstakil kitab (bö­lüm) açarak:

﴿ وَكَانَ أَمْرُ اللّٰهِ قَدَرًا مَقْدُورًا ﴾
“Allah’ın emri muhakkak yerini bulan bir kader oldu.” (Ahzâb Sûresi:38)âyeti kerîmesini zikretmiş ve o babta kaderle alâkalı yirmi altı ha­dîs-i şerîf rivâyet etmiştir. (Buhârî, Kader, no:6221-6246, 6/2433-2441)


Bunlara da göz atabilirsiniz

Blog Widget by LinkWithin